Efsaneye göre, M.Ö. 753 yılında Romulus ve Remus tarafından kurulan Roma, Roma İmparatorluğu’nun merkeziydi ve 4. yüzyılda Hristiyan dünyasının başkenti oldu.
1990 yılında Urban VIII’nin duvarlarına yayılmış olan Dünya Mirası Alanı, Forumlar, Augustus Mozolesi, Hadrianus Mozolesi, Panteon, Trajan’ın Sütunu ve Marcus Aurelius Sütunu gibi önemli eserlerinden bazılarını içermektedir.
Dünya Mirası mülkiyeti, Roma’nın tüm tarihi merkezini, 17. yüzyılda şehir duvarlarının içinde, ayrıca St. Paul’un Duvarların Dışındaki Bazilikası’nı da kapsamaktadır. Karmaşık ve katmanlı mülk, kentsel kumaşa entegre edilmiş olağanüstü arkeolojik alanları içerir ve bu da oldukça seçkin bir toplulukla sonuçlanır.
Yüzyıllar boyunca, Roma’da bulunan sanat eserleri, kent planlamasının, mimarlığının, teknolojisinin ve dünyadaki sanatların gelişimi üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olmuştur. Antik Roma’nın mimarlık, resim ve heykel alanındaki başarıları sadece antik çağda değil, Rönesans, Barok ve Neoklasik dönemlerde de evrensel bir model olmuştur.
Roma’nın klasik binaları, kiliseleri, sarayları ve meydanları, onları zenginleştiren resim ve heykellerle birlikte, tartışılmamış bir referans noktası olmuştur. Özel olarak, Barok sanatının doğup Avrupa’ya ve diğer kıtalara yayıldığı Roma’daydı.
İtalya’ın Roma şehrinde yer alan Roma Tarihi Merkezi, 1980 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiştir.